Şapka deyip geçmeyin!
Borsalino şapka
’’Şapka çıkarılır, hafifçe baş öne eğilir ve
–Günaydın Hanımefendi
-Günaydın Beyefendi, selamlaşmaları yaşanırdı. ‘’
Sahi şimdi nerde o zarafetin simgesi olan şapkalı beyefendiler, şapkalı zarif hanımlar.
Değerli okurlar şapka hayatımıza nasıl ve ne zaman girdi. Bu hafta sizlerle bunu paylaşmak istiyorum. Beğenirsiniz diye düşünüyorum.
25 Kasım 1925 tarihinde şapka inkılâpla hayatımıza girdi.
Cumhuriyetin ilk yıllarında ilginçtir ki hemen kabul görmedi şapka demek fes’e vedademekti. Dinle alakasının olmadığını kesin olarak bildiğimiz Fes, Osmanlı devletinin son yıllarında Müslümanlığın simgesi sayılmış sarık ve fes tarih içinde dinî ve tarihî bir sembol haline getirilmiştir. Mezarlarda bile sarıklı mezar taşlarına rastlayabilirsiniz.25 Kasım’dan 100 yıl kadar önce Osmanlı Devletinin yenilikçi padişahı II. Mahmut’a sarık yerine getirilen fes’e direnmişler ve II. Mahmut’a ‘’gâvur padişah’’ lakabını takmışlardı.
Şimdiye kadar Şapkayı kabul edenleri ve karşı olanları okumuş öğrenmişsinizdir.
‘’ Gümüşhaneli Süleyman oğlu Ahmet isimli bir şahsın, kendisinin “şapka müfettişi” olduğunu iddia ederek, Çorum ve Sungurlu köylerinde halktan çeşitli adlar altında “ceza-yı nakdî” aldığı, sonra kendisine katılan bazı kişilerle birlikte hükümet icraatlarını köylerde halka kötüler mahiyette konuşmalar yaptığı gibi sebeplerden dolayı İstiklal Mahkemesine verildiğini biliyoruz( BCA, BKKK, 030.18.1.1/ 18.28.19. (Dâhiliye Vekilinden Başvekâlet-i Celileye, 20 Nisan 1926)
Cumhuriyetin ilk yıllarında kurtuluş savaşında canıyla malıyla destek veren halk çok yoksuldu Elbisenin içini dışına çevirerek, yakasının yıpranan yüzünü ters döndürerek veya yıpranan yerlere yamalar yaparak insanlar bir giysiyi birkaç yıl giymek zorunda kalıyorlardı. Bu yüzden Maliye Bakanlığı,ileride maaşlarından kesilmek üzere bütün memurlara “elbise ve şapka avansı” vererek onları hem şapkaya alıştırmaya, hem de halkın ekonomik durumuna bir nebze katkıda bulunmaya yardımcı olmuştur. Tabi olumlu örneklerin yanı sıra üzücü ve komik olaylarda yaşanmıştır.
“Boncuklu terlik” vakası yüzünden devletin sivil ve asker güçlerinin seferber edilmesi ve buna sebebiyet veren nahiye müdürünün işgüzarlığı ve devleti masrafa sokması da olumsuz bir örnektir.
(Terlik, bazı yörelerde başa giyilen, pamuk veya ketenden mamul, terlemeyi önleyecek şekilde hafif ve delikli bir yöresel baş giysisidir.)
Boncuklu terlik
Kütahya valisi Sedat Erim’in Dâhiliye Vekâleti’ne yazdığı bir yazıdaki şu olay çok manidardır: Aslanapa nahiye müdürü ile karakol komutanı olan bir onbaşı köyleri teftişe42 çıkarlar. Terziler Köyü’nde on sekiz – yirmi yaşlarında İsmail adında bir gencin başında “boncukla işlenmiş terlik”43 gören müdür, terliği delikanlının başından zorla alıp yırtmış ve yere atmıştır. İsmail bu beklemediği olay karşısında, yerden yırtık terliği alarak yine başına geçirmiş, müdür de askerleri yardıma çağırarak terliği aynı şekilde alıp yere atmaya çalışmış, ancak bu kez direnen genç bıçağını çıkararak oradakilere meydan okumaya yeltenmiştir. Bu sırada köydeki diğer delikanlılar da onun yardımına koşmuşlar; arkadaşlarını müdürün elinden almışlardır. Bu gelişme üzerine müdür ve jandarma onbaşısı diğer köylerdeki bekçi ve korucuları ve ayrıca takviye olarak da nahiyeden askeri birlikleri çağırmışlardır. Terlik, bazı yörelerde başa giyilen, pamuk veya ketenden mamul, terlemeyi önleyecek şekilde hafif ve delikli bir yöresel baş giysisidir. Neyse ki Dâhiliye Vekili Şükrü Kaya, o devre göre oldukça demokrat sayılabilecek bir bakış açısıyla olaya el koymuştur.
Şapka kanunu çıktı ancak ülkede şapka yok?
Borsalino şapka
O dönemde göz açık davranan ticaret yapan iş bilir tüccarlar bunu fırsata çevirdi ve yurt dışında ne kadar toplayabildilerse gemilerle İstanbul’a şapka taşıdılar. Vitali Hakko diye tanınan işadamı ve Vakko markası o günlerden günümüze gelmiştir. Hatta Vitali Hakko bir röportajında şunları söylemiştir. ‘’Genç cumhuriyetin ilk kuşağıydık. Bize hız veren Atatürk devrimleriydi. Şapka devrimi, kıyafet devrimi olmasaydı, kuşkusuz bugün Vakko olmazdı. Bu nedenle, birçok defa dile getirdiğim gibi, Vakko tüm varlığını Kemalist devrimlere ve Batılılaşma çabalarına borçludur.’’
Avrupa şapka imalatçıları altın günler yaşadılar. Gemiler dolusu fötr panama, kasket, ne varsa İstanbul'a gönderildi. Bunlardan en ünlüleri de İtalyan Borsalino kardeşlerin şapkalarıydı .
Yine rivayet odur ki bir ara Fransa'dan iki Frank'a alınan şapkalar Türk insanına 120 Frank'tan satılmıştı. İstanbul halkı artık ne bulmuşsa şapka diye başlarına takıyor komik görüntülere neden oluyordu.
Güzel olan olay şapkayla birlikte hayatımıza eşitliğin girmesidir. Yahudi, Hıristiyan, Müslüman, Hinduist, Budist ayırt edilmeden…
Geçen haftaki sorumuz ve cevabı: Kafa kâğıdı nedir, niçin kafa kâğıdı denmiştir?
1863’te yapılan tahrir-i nüfus (genel nüfus sayımı) sonrası verilen belgedir. Halk arasında nüfus tezkiresi, nüfus kâğıdı, çoğunca da kafa kâğıdı denen bu belgede kişinin her bilgisi mevcuttur. Tezkirelere '' Kafa Kâğıdı '' denmesi, erkeklerin bu belgeyi sekize katlayıp feslerinin içindeki kesede taşımalarındandı
Bu haftaki sorumuzla sizlere bol kitap okumalı günler diliyorum.
Alkış ilk olarak hangi medeniyette kullanılmış ve Türklere ne zaman geçmiş bir alışkanlıktır?
-------------------------------
--- Falih Rıfkı Atay; Çankaya, İst. 1980, s.430, İnönü’nün Hatıraları, CHP Ulus gazetesi 5 Nisan 1968,İngiliz araştırmacı yazar Paneth'in, "Turkey at the Gross roads "ın (Türkiye Yol Ayrımında) Bernard LEWIS, Modern Türkiye’nin Doğuşu, T.T.K. Yay, Ankara, 1984, s. 266.