Değerli okurlar,
Kahramanlıkla fazileti, teknikle kuvveti yan yana yürüten, büyük bir yenilikçi olan ve İstanbul’u alarak, firuze bir yüzük taşı gibi parmağında taşıyan bu cennet köşeyi Türk milletine kazandıran Fatih Sultan Mehmet’in ilme verdiği önemi anlatmak istiyorum.
İlkokul kitaplarında hepimiz okumuşuzdur hocası Akşemseddin’e verdiği değeri.
Fatih Sultan Mehmet’in devlet adamlığı vasfı, tartışılamayacak kadar büyüktür. O; hem zamanını, hem de kendini aşmış fikir adamıdır.
Kılıçla kalemi birleştiren, ilim ve irfan ordusunun da serdarı olan Fatih; felsefe, tarih ve matematik okumuş, Arapça ve Farsçayı ana dili gibi öğrenmiş, Latince Yunanca ve Sırpçayı da konuşur -yazar hale gelmiştir. Tarihle özellikle ilgilenmiş ve dünya üzerinde gelmiş geçmiş hükümdar ve devlet adamlarının hayatını okumuştur.
Semaniye Medresesi açıldığı zaman kendisine külliyede bir oda ayrılmasını istemiş; fakat müderrisler (profesörler) bu isteği reddederek: ‘’Siz padişah olarak bu külliyenin kurucususunuz; ama ilim adamı değilsiniz. Önce imtihana giriniz, Danişmend (asistan) olup tercih ettiğiniz ilim şubesinde tez hazırlayınız, eser veriniz, müderrisliğe erişiniz. Ancak, böyle bir durumda size ilim ocağında makam verebiliriz.’’demişlerdir.
Keskin kılıcı kadar, kafası aydın genç Fatih, ilme başını eğmiştir.
Fatih, bütün yaşamı boyunca hocalara ve hocalık mesleğine en çok değer veren hükümdarlar hükümdarıdır. Birçok devlete diz çöktüren, baş eğdiren Fatih; ancak bir alimin elini öpmek için baş eğmiştir. Hocalarının kendisine sadece ‘’Mehmet’’ diye seslenmesini istemiş ve yaşadığı yıllarda da bu böyle olmuştur.
İstanbul’un manevi Fatih’i Akşemseddin’in yanında ayrı bir değeri vardı. Akşemseddin, Fatih yanına geldiğinde ayağa bile kalkmazdı. Akşemseddin de ara sıra Fatih’i ziyarete gelirdi. Fatih; Akşemseddin huzura girince ayağa kalkar, onu ayakta karşılardı.
Meraklı bir araştırmacı olan Fatih, yaptırmış olduğu Topkapı Sarayı’nda dinlenmeye vakit bulamamış, diğer hükümdarlar gibi devlet işlerinden boş kalan zamanını zevk-u sefa ile geçirmek yerine ilim halkalarında ve sohbetlerinde değerlendirmeyi tercih etmiştir. Üstelik bu tip toplantılarda dinleyici olarak kalmıştır. Hakemlik yapmayıp herhangi bir tarafı etkilemeye çalışmamıştır.
Doğu ve Batı’nın kültürünü birleştiren Fatih, sanatı ve sanatkârı da desteklemiştir. Sancaklara gönderdiği emirlerle sanat ve çeşitli hüner sahiplerini toplamış, onları semt semt mahalle mahalle yerleştirmiştir.
Fatih, büyük bir asker ve devlet adamı olduğu kadar, bilgin ve hassas ruhlu bir şairdir.’’Avni’’ mahlasıyla hisli ve lirik şiirler yazan, şiirin de padişahı olmuştur. Çevresinde devrin en üstat şairlerini toplayarak onlara ömür boyu maaş bağlamıştır.
Fatih’in şiirlerinde sevilen güzele karşı sonsuz bir tevazu, sevilen kadını her saadetin, her saltanatın üstünde tutan bir saygı ve incelik vardır. (Türk Dünyası Tarih Dergisi )
Değerli okurlar,
Bir öğretmen olarak ben, günümüzde öğretmenlere verilen değerler hakkında konuşmak istemiyorum.
Bu yazıda öğretmenlerin değeri dünyanın en iyi devlet adamlarından biri Fatih Sultan Mehmet Han tarafından açıkça ortaya konmuştur. Bunun üzerine bir şeyler yazarak yazının özünü bozmak istemiyorum.
Mustafa Kemal Atatürk ‘’Şüphesiz, Türk tarihinin en büyük ve zeki devlet adamıdır. Yaptığım işlerde onu daima örnek almışımdır. Lakin hep merak ederim, Kurtuluş Savaşı sırasında olsa ne yapardı? çeşitli yer ve zamanlarda bu fikirlerini yanındakilere söylemiştir.
Yazımı, Fatih Sultan Mehmet Han ile ilgili bir anekdotla bitirmek istiyorum.
Fatih Sultan Mehmet, adamları ile gezerken yanına sokulan dilenciye bir altın vermiş.Dilenci parayı alınca:
-Aman Sultanım, demiş. Koskoca bir padişah, kardeşine bu kadar para verir mi?
Fatih Sultan Mehmet, nereden kardeş olduğunu sorunca,
Dilenci:-İkimiz de Hazreti Adem’in çocukları değil miyiz? demiş. Elbette kardeşiz.
Sultan Fatih:-Bu keşfini sakın başkasına söyleme, diye gülümsemiş. Diğer kardeşlerimiz de pay isterse, sana zırnık bile düşmez.