Değerli okurlar, sevgili gençler. 
 

Bu soğuk günlerde sıcacık evlerinizde çaylarınızı yudumlarken sizlerle paylaşmak istediğim yazı; çocukluğumda hep büyüklerimden dinlediğim bir dönemin, belirli yaşta olanların anılarının canlanacağı ve tebessüm ederek okuyacaklarını düşündüğüm kısa araştırma yazısıdır.  
 

Üç kuşak Öncesi
 

(Büyükanne-Büyükbaba, Anne - Baba Dönemi )
 

Kendi gençliğinizle annenizin ve babanızın, büyükanne ve büyükbabanızın gençliğini kıyaslayın lütfen ve şu soruyu sorun sizler mi şanslısınız, onlar mı şanslıydı? 
 

Tabi ki sizler daha şanslısınız. Bizlerin; bilgisayarı, cep telefonu olmadığı gibi çoğumuzun evinde televizyon bile yoktu. Dilerim bu şansınızı iyi kullanırsınız. Sizlerle aynı eğitimi alanların arasında değil bir adım önünde olursunuz. Teknolojinin esiri olmadan onları kullanmayı başarabilirsiniz.
 

Çok değil 1945’li yıllardan günümüze kadar olan bir dönemi kapsayan bu yazı, ülkemizde iki ihtilal dönemini de kapsar. Bu yazıyı hazırlarken araştırmalarımda çok tebessüm ettim. O dönemde meşhur olmuş şarkılardan mırıldandım. Siyaset ve ekonomiden uzak, önemli sosyal ve kültürel olayları anlatmaya çalıştım.  
 

Dileğim hazırladığım bu yazıyı sizin de beğenerek okumanız ve tebessüm etmenizdir.
 

1945’li Yıllarda Türkiye      
 

II Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye’de hızlı makineleşmeye bağlı olarak köyden kentlere göçler artmıştır.  Karayollarının gelişmesiyle kentleşme hızlanmıştırFakat düzensiz göç çarpık kentleşmeye yol açmıştır.  
 

Türkiye’de dönemin en önemli sanatçıları Zeki Müren, Müzeyyen Senar ve Neşet Ertaş olmuştur.
 

Müzeyyen Senar, güçlü bir sese sahiptir. Sadettin Kaynak, Selahattin Pınar, Lemi Atlı, Mustafa Nafiz Irmak gibi devrin önemli üstatları dersler vermişlerdir.
 

Müzeyyen Senar'ın yeteneği, Cumhuriyet'in kurucusu ve Klasik Türk müziğinin büyük hayranı Mustafa Kemal Atatürk'ün de ilgisini çekmiş ve sanatçı birçok kez onun huzurunda, özel meclislerinde şarkı okumuştur.
 

Fikrimin ince gülü,                            
Kalbimin şen bülbülü,                            
O gün ki gördüm seni...                            
Yaktın ah yaktın beni.

 

Zeki Müren, Ocak 1951'de, İstanbul Radyosu’nda canlı olarak yayımlanan bir programda ilk radyo konserini vermiş, konseri çok beğenilmiş, sosyal hayatın da tek eğlencesi radyo olan Anadolu’daki insanlar tarafından tanınmış ve sevilmiştir.  Zeki Müren’in canlı radyo programları on beş yıl sürmüş ve tüm Anadolu’da dinlenmiştir. 1950'lerin Türkiye'sinde alışılmış kalıpları zorlayan elbiseleri ve sahne davranışı ile halkın ilgisini sürekli olarak üstünde tutmayı başarmıştır.
 

Neşet Ertaş, Kırşehir 1938 doğumludur. Ertaş, ilkokula gittiği yıllarda önce keman, sonra da bağlama çalmayı öğrendi. Unesco tarafından yaşayan insan hazinesi kabul edilen Ertaş, 25 Nisan 2011 tarihinde İTÜ Devlet Konservatuvarı tarafından fahri doktora ödülüne layık görülmüştür.       
 

Ne güzel yaratmış seni yaradan,                              
İstemem esmesin yar yar yeller incidir.                              
Güzelsin sevdiğim gülden goncadan,                              
Uzanmasın sana eller incidir.                              
Kirpiklerin oktur kaşın yay gibi,                              
Gözlerin aklımı etti zay gibi,                              
Cemalin güneşe benzer yüzün ay gibi,                              
Değmesin zülüfler teller incidir.

 

1960 -1983 Türkiye’si  
 

1982 İhtilali’ni ben hatırlıyorum tabi; ama ortaokula giden öğrencinin hatırlaması ne kadarsa, ben de o kadar hatırlıyorum. 
 

Fakültede hocalarımızdan biri için ‘’O, 68 kuşağından ‘’denilince, 68 kuşağının ne olduğunu da üniversitede öğrendim.
 

Dünyada ise 68’li yıllar; gençliğin başkaldırdığı, özgürlük mücadelelerinin verildiği bir dönemdir. Bunun yanı sıra çok çeşitli gençlik hareketleri de görülmüştür.
 

Demokrasi adına mücadele veren üniversiteli gençler (68 hareketi).
 

Gelişen sinema ile dönem filmleri nedeniyle kas yapma derdindeki köy ve kasabalı gençler           

(Hollywood filmlerinin etkisi)

   Müzikle hayatlarını sorgulayan özgür gençler (hippiler).

   Köyden kente göçlerle, kente uyum sağlayamayan, köy yaşantısını kentte devam ettiren gençler (arabesk yaşam tarzı).
 

   1960 –  1980 yılları arasında Türkiye’de köyden kente göç, işçi sayısındaki sendikal faaliyetlerin yoğunlaşması gibi önemli toplumsal değişimler yaşandı. 1960’tan sonra görülen değişiklikler edebiyat, sinema ve müzik alanında etkisini gösterdi.   
 

Daha önceki dönemlerde başlayan “köy romancılığı” Fakir Baykurt’un “Yılanların Öcü”, Şevket Süreyya Aydemir’in “Toprak Uyanınca” eserleriyle ön plana çıkmıştır.   1960’lı  yılların ortalarından itibaren “Toplumculuk” edebiyatta bir akım olarak ortaya çıktı. Şiir alanında bu tarzın temsilcilerinden Nazım Hikmet ve Ahmet Arif gibi isimler sayılabilir.

Sihirli Kutu Evlerde


Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT), Türkiye Cumhuriyeti'nin kamu yayıncılığı yapmakla görevli tek kuruluşudur. 1 Mayıs 1964 günü çıkan TRT Yasası’yla kuruldu. 1990'ların başında ilk özel televizyon kanalı ve özel radyo kanalı yayına başlayana dek Türkiye'de radyo - televizyon yayıncılığı yapan tek kurum olarak hizmet verdi.
 

Türkiye′de ilk TV yayınları TRT′den önce Nisan 1952′de İTÜ′de yapılan deneme yayınlarıyla gerçekleştirildi. İTÜ TV′nin yayınları, TRT′nin 31 Ocak 1968′de yayın hayatına başlamasına kadar sürdü.

1970′ler Türkiye′nin televizyon ile tanıştığı yıllar oldu. Siyah-beyaz, tek kanallı televizyon yurt sathında yaygınlaştırıldı. 1981′de yılbaşı gecesi TRT tarafından Türkiye′de kamuya açık ilk renkli TV yayını yapıldı. Türkiye′de tamamen renkli yayına geçişin tarihi ise 1984′tür. 

 

Haftaya -68 hareketi ve hippilik… Görüşmek üzere