Tıp fakültesinde staj yaparken acil servis hocamız sorardı 'En değerli varlığınız nedir?' sonra cevabı kendisi verirdi 'SENSİN, önce kendimizi koruyacağız sonra başkalarına yardım edeceğiz'.
Ancak etrafıma bakınca çocuklarımıza kendimizden çok daha fazla değer verdiğimizi gözlemliyorum .Neredeyse patolojik düzeyde çocukerkil bir yüzyılda yaşıyoruz. Özellikle TÜRKİYE böyle.
Sınava birlikte gidiyor okul avlusunda kimimiz yün, dantel örerek, dua ederek, kimimiz sohbet edip çay yudumlayarak kimimiz gazete okuyarak en değerlimiz çıkana kadar bekliyoruz.
Pencereden el sallayanlar-bağıranlar sınavda aç kalır korkusuyla meyve suyu gofret alanlar,sınav öncesi okunmuş pirinç yutturanlar, ağacın dalındaki yaprak sayısı kadar dua okuyup o yaprakları da akan suya tam saat on iki de atanlar hep bizler anne babalarız.
Çocuklarımızı gelir gider dengemizi bozacak olsa bile kolejlere, pahalı kreşlere, dershanelere, özel derslere gönderiyoruz. Yemek saatlerimizi, tatil programlarımızı,tercihlerimizi onlara göre belirliyoruz.
Üzülünce üzülüyor sevinince seviniyor mutlu olunca gülüyoruz hele biri ona kötü davransın dünyayı yakarız en uysalımız bile.
Özellikle kadın sohbetlerinde tek konumuz ÇOCUKLARIMIZ!!Günün on altı saati onu düşünüyoruz, konuşuyoruz diğer sekiz saatte rüyamızda yani hep gözümüzün önünde
SBS, LGS, LYS derken birlikte koştuğumuz maratonun en kritik virajına geldik.TERCİHLER.Niye en kritik çünkü yolumuzun bundan sonra ne yöne gideceği belirlenecek.
Sınav sonuçları açıklanır açıklanmaz çocuklarımızdan çok daha heyecanlı bir şekilde bu konu ile ilgilenmeye başladık. Bende bu konu hakkında fikirlerimi sizlerle paylaşmak istedim.
Öncelikle tüm ebeveynler çocuklarımızın kişilikleri olduğunun farkına varalım..Asla geçmişimizdeki pişmanlıkları,hataları,hayıflanmaları onlara ödetmeyelim.
Hepimiz çocuklarımız için kuşku yok ki en iyisini istiyoruz.Tercih sürecinde onları anlamaya çalışalım, yol gösterici olalım, fikirlerine saygı duyalım kısacası onları dinleyelim.
Rehberlik öğretmenlerimiz, ebevenyler, çocuklarımız ortak bir karar ile tercihlerimizi oluşturalım.
Unutmayalım ki hayat her gün yeni bir sınav.Gireceğimiz lise ve ya üniversite SADECE BİR BAŞLANGIÇ ASLA BİR SON DEĞİL.
Değerli tarsushaber takipçileri sizlerle en sevdiğim şiirlerden birini konuyla ilgili olduğu için paylaşmak istiyorum.
YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM BİR ŞEY VAR
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve HAYAT, SUNULMUŞ BİR ARMAĞANDIR İNSANA
ATAOL BEHRAMOĞLU
Tüm tarsushaber.com takipçilerinin ramazan ayını kutluyorum.
Sevgi ve SAĞLIKLA kalın.
gelecek hafta KOLESTEROL MESELESİ