Bizler birey olarak yetişkinlik dönemimizde olduğu gibi çocukluk dönemimizde de kaygı ile mücadele etmekteyiz.

Yetişkinlik dönemimizde belki oluşan kaygılarımızla baş ediyoruz fakat çocukluk dönemimiz de bu kaygılarla baş etme yöntemlerini bilmediğimiz için bazı zorluklar yaşayabiliyoruz. Seçici mutizm de çocukluk döneminde ortaya çıkan kaygıların sonucu olarak karşımıza çıkabilen bir durumdur. Kelime anlamından yola çıktığımızda Mutizm, konuşmamadır.

Yani çocuklar konuşacakları yerleri seçerek konuşurlar. Daha açıklayıcı olmak gerekirse Seçici mutizm; akıcı konuşma becerisine sahip olan çocuğun konuşmanın gerektiği sosyal durumlarda (okul, arkadaş çevresi vb.) konuşmaması olarak tanımlanabilir.

Bu ortamlarda konuşmamayı tercih eden çocuk annesini veya babasını veya kendisini güvende hissettiği birinin yanında gayet akıcı ve güzel konuşabilir. 

Bu durum yanlış iletişim kurma veya gelişimsel bir problem olarak düşünülmemelidir. Bu çocuklar konuşma ve anlama yeteneklerine sahiptirler fakat bu yeteneklerini kullanmada zorluklara düşmektedirler.

Bu zorluğu yaşayan çocuklarımız ortalama 5 yaş öncesinde karşımıza çıkmaktadır. Özellikle 1-3 yaş arasında daha sık görülür fakat 5-6 yaşlarında da bu durum gözlemlenebilmektedir. 

Seçici mutizmin tam olarak neyden kaynaklandığı bilinmese de yapılan araştırmalar genetik yatkınlığın etkili bir ölçüde önemli olduğunu göstermektedir. Yoğun stresli ortamlar seçici mutizmin ortaya çıkmasını tetikleyen faktör olarak düşünülmektedir.

Bu durum çocukluk döneminden çıktıkça kendini "içe kapanık, çekingen, geri çekilen" hallerinde gösterebilir. Dış dünya ile tamamen konuşmama yerine çekingen konuşmalar olarak ortaya çıkabilir. 

Çocukluk çağında ( özellikle 1-5 yaş arası ) bu durumu fark eden ebeveynlerin mutlaka bir uzmandan yardım alması önerilmektedir. Bunun yanında  seçici mutizmin ne olduğu ailece iyi kavranmalı ve bu ölçüde çocuğa yaklaşılmalıdır.

Tedavi sürecinin uzun olabileceği düşünülerek çocuk konuşması için zorlanmamalı, stres oluşturabilecek ortamlardan uzak tutulmalıdır.

Güven duygusu eskisinden daha önemli kılınmalı ve bu duygu çocuklar tarafından olabildiğince iyi hissedilmelidir. Çocuklarını her zamankinden daha çok önemsemeliler ve onların yanında olduklarını hissettirmelilerdir.