Açık açık söyleyemeseler de kimi siyasetçiler siyasette küslüğün olabileceğini ima ediyorlar.
Bence kesinlikle olmaz, olmamalı.
İnsan insana her zaman gerekli.
Hele de Tarsus gibi birbirini tanıyan ve manevi değeri yüksek bir şehirde.
Bir siyasetçi seçim döneminde tanıdığı, tanımadığı herkes ile görüşme yapmıyor mu?
İşadamı, esnafı, memuru, işçisi, çiftçisi, gazetecisi…
Akıllısı, delisi, hırlısı, hırsızı, psikopatı…
Siyasetçi konuşmalarında ‘Her birinizin oyu çok değerli, sizden oyunuzu istiyorum, oyunuza talibim, desteklerinizi bekliyorum’ derken, küs olduklarım, işçiler, deliler, hırsızlar v.s. ‘bana oy vermesin’ mi diyor.
Yeri geliyor –ki son zamanların yeni trendi- rakip siyasi parti tabanından ‘duygusal bağlar!’ kurup oy istiyorsun.
Bugün sen selam verirken dahi ‘insan ayrımı’ yaparsan, yarın dışladığın kişiden destek veya oy nasıl isteyeceksin.
Son zamanlarda oy oranlarındaki değişkenliği anket firmaları bile kestiremez iken, aday olduğunda senin ve partindeki oy kaybı için ne tür bahaneler sıralayacağını da şimdiden düşünmen gerekir.
Çünkü ne olursa olsun millet artık uyandı.
İyiliği de kötülüğü de kolay kolay unutmuyor.
Sözüm meclisten içeri kıymetli okurlar.
Kim üzerine alırsa güle güle kullansın.
Üzerine alacak kimse yok ise de Allah’ın selamı her daim başımızın üstünde.
Bizler, sıradan bir vatandaş olarak geleni güler yüz ile karşılar, çayımızı,
kahvemizi ikram eder, afiyet olsun der, mutlu-mesut göndeririz.
Umarım ki Tarsus menfaati ön planda düşünülerek, iş adamı ile işçiyi eşit görüp, meclise gidene kadar değil, meclise gittiği günden itibaren halkın yanında olacak her zaman ve herkesle barışık, barışçıl, çözüm üreten vekillerimiz olur.
Saygılarımla.