Tabiri caiz ise ‘İsmi lazım değil’ bir arkadaşımın başına gelen trajikomik (Sözlük Anlamı: Hem trajik hem de komik olmayı bünyesinde barındıran) olaydan kısaca bahsetmek istiyorum.
 
Bir yakını vefat eden arkadaşımız, son görevini yapmak üzere şehir mezarlığına gider.
 
Yan yana açılmış olan iki mezardan birine, yakınını için kuran okunarak defin işlemi başlamıştır.
 
Diğer mezar, muhtemelen daha sonra defin olacak rahmetli için hazırlanmış.
 
Bir gün öncesinden şiddetli yağmur yağdığından toprak olan bölümler ekseriyette çamur ve kaygandır.
 
İki mezar arasında bekleyen ve arkasından destek veren cemaat ile sağlam duran arkadaşımız, arkasındakilerin çekildiğinin farkına varmaz ve iki mezar arası mesafe çok az olduğundan istem dışı bir ayağı çamurdan kayar ve boş mezara boylu boyunca düşer.
 
Üzüntü, mahcubiyet, fiziksel acı, şaşkınlık, v.s. bunların arasında kalmışken, (düşmesi ve çıkarılması) 5-6 saniye içerisinde yardımlarla dışarı, yukarı çekilir.
 
Allah’ın hikmeti işte…
 
Düne kadar sosyal paylaşım sitesindeki boş mezara düşen adamı izlerken gülüyordu, şimdi belki de milyonda bir kişinin başına gelebilecek olay kendi başına geldi.
 
Arkadaşları ve akrabaları arasında ufak tefek duyulmaya başlanınca da, kendisine, şakalı ve kinayeli dokunmalar başlar.
 
 ‘Bir ayağın çukurda’ , ‘Boş mezar gördün atladın hemen’, ‘Neler Hissettin?’ ,’Ne gördün?’ , ’Bunlar sana işaret’ v.s.
 
Kendi ile barışık olan arkadaşımız olayı duyanlara ve soranlara, elbette hikâyesini gülerek anlatır.
 
Ne olacak canım, bir yazıvereyim de duymayan kalmasın başıma gelenleri dedim…
 
Ha bu arada, hikâyemin sonunda, yukarı çağırıp bana ‘Gel Gel’ diyen beyazlar içerisindeki sakallı dede, ‘Sen şimdi geri git, bana liste yap gönder dedi’ dediğimden beri herkes bana daha iyi davranıyor! (Cemal Dolaşmaz hariç. O, beni liste başı yap diyor! Tövbe tövbe, Allah geçinden versin…)
 
Yaşamın kıymetini bilmek gerekir, öyle değil mi güzel İnsanlar?
 
Ataol Behramoğlu’nun çok sevdiğim bir şiirinin son dörtlüğü yaşamımızın anlamını özetliyor aslında;
 
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
 
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
 
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
 
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana…
 
Saygılarımla.