Kleptomani, ihtiyacı olmadığı, hemen kullanmayacağı halde ve maddi değeri nedeniyle satma düşüncesi olmadan bir takım nesneleri izinsiz olarak alarak, onlara sahip olma şeklinde bir dürtü kontrol bozukluğudur.
Bu sorun, kişinin gereksinim duymadığı halde, parasal değeri ile ilişkisiz olarak nesneleri çalma dürtüsünü engelleyememe halidir. Kişi, çalma davranışının olumsuz sonuçlarını bildiği, bu davranışının sonucunda sıkıntı, utanç duyduğu halde dürtülerine karşı koyamamakta, aynı şeyi tekrarlamaktadır.
Çalmadan duramayan bu kişiler genellikle aşağıdaki şekilde söylemler ya da düşünceler içine girerler:
“Markete gittiğimde oradaki çikolataları çalmak için inanılmaz arzu duyuyorum. Bunun yanlış olduğunu biliyorum. Direniyorum, geriliyorum. Sonra çalıyorum ve müthiş rahatlıyorum. Ardından ise pişman oluyorum.”
“Çaldıklarımın hiçbir maddi değeri yok. Ivır zıvır, abur cubur vb. ”
“Ben hırsız değilim”
“Çalmak için plan yapmadım. Düşünmedim. Sadece çaldım.”
Gerçek kleptomani, sürekli yinelenen ama her seferinde farklı, değersiz nesnelerin çalınması biçiminde kendini gösterir.
Bu nedenle yalnız bir kez çalma girişiminde bulunan çocuk, ergen ya da yetişkin, ruhsal bakımdan uygun bile olsa kleptoman sayılmaz. Aynı biçimde, sürekli olarak aynı tip nesneler, sözgelimi kadın iç çamaşırı çalan birine de kleptoman denilemez; çalınan malın cinsi değişmemektedir.
Kleptomani tedavisine net bir yaklaşım söz konusu değildir ve bazı kleptomanlar, henüz bilinmeyen nedenlerden ötürü tedavi edilmeleri konusunda oldukça isteksiz davranırlar.
Bu gibi durumlarda Bilişsel- Davranışçı Tedavi yönteminin kleptoman hastalar üzerinde oldukça faydası olduğu bilinmektedir.
Özellikle davranışçı tedavi kısmına giren "örtük duyarlılaştırma" tekniği kleptomanlar için etkili bir tedavi çeşididir. Hasta, hırsızlık olayını bütün ayrıntılarıyla gözünün önüne getirmeye çalışır ve daha sonra terapistin yardımlarıyla olumsuz sonuçlarını hayalinde canlandırır. Sözgelimi yakalanmak, mahkemeye çıkarılmak, gazetelere manşet olmak gibi…
Bu arada terapist, hırsızlık sonucu ailesinden ve arkadaşlarından alacağı tepkileri oldukça karamsar ve olumsuz bir tablo çizerek anlatır.
Böylece, çalma edimine sıkıntı ve stresin eşlik etmesi, yani hastanın koşullanması sağlanır. Sonuçta hastada, hırsızlığa karşı bir nefret uyanır; böylece bir daha hırsızlık yapmaz.
Eğer bu yöntem işe yaramazsa, psikiyatri uzmanlarının önereceği başka yollar denenmelidir.