Hatay Meselesi

Abone Ol
Nereli olduğum sorulduğunda Çukurovalıyım demekten büyük gurur duyarım.
 
Adana,Mersin ve Hatay’ı memleketim olarak görüyorum.Sadece iklim şartları ulaşım kolaylığı  tarihsel dokusu değil  kültürü,yaşam tarzları, insan sevgileri, barışseverlikleri, iyi niyetleri, misafirperverlikleri, dostlukları, yardımseverlikleri de dünyada bulunamayacak düzeyde ileridir bu konuda iddialıyım,  
 
Çukurovalıyız hepimiz.Son dönemde yanı başımızdaki  savaş nedeniyle en çok etkilenen bölge başta Hatay olmak üzere ne yazı ki tüm Çukurova oldu.
Hatay , hepimiz biliyoruz  cumhuriyet tarihimizin farklı bir öneme sahip kenti. Bu farklılığı anlatmaya Hatay valiliğinin tarihi binasında yer alan şu cümleler yeterli olur sanırım: 2 Eylül 1938 tarihinde kurulan Hatay Devleti’nin siyasi ömrü  10 ay 21 gün olmuş.
 
29 Haziran 1939 tarihinde 40 milletvekilinden oluşan Hatay Devleti Millet Meclisi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne katılma kararını oy birliği ile almış. Türkiye Cumhuriyeti’nde sıradan bir il olmayı bağımsız devlet olmaya tercih edişleri ile Hataylılar, tarihe mal olan bir kadirşinaslık örneği göstermişler.
 
Ne yazık ki son yıllarda üzücü olaylarla ülkemizin gündemine geldi Hatay; reyhanlı saldırısı, Abdullah Cömert’in öldürülmesi ve armutluda başlayan olaylar, daha önce dörtyolda yaşananlar,şehirde terör estiren Suriyeli kim oldukları belli olmayan insanlar yarattıkları rahatsızlık ve sonunda kapımıza dayanan savaş aklıma gelenler.
 
Arsus, Samandağ, Harbiye gibi doğal güzelliklerinin yanı sıra  3 büyük dinin içinde yaşadığı,sinagog, kilise ve caminin yan yana yürüme mesafesinde olduğu bu şehir barış ve kardeşlik içinde yaşanılabileceğinin en gerçek kanıtı.İznimin bir kısmını Hatayda geçirdim Ünlüaşık ve Oruç ailelerine misafir oldum.
 
Buradan beni çok iyi ağırlayan bu iki aileye de sonsuz teşekkürlerimi bir kez daha sunarım.Armutlu ,Antakya,İskenderun ve Samandağ’da izlenimlerim oldu Hataylılarla sohbet ettim.
 
Kapımızda en çok Hataylıları ilgilendiren bir savaş başlamak üzere gerçi 2 yıldır devam eden bir iç savaş zaten Suriye diye bir ülke bırakmadı.Kimilerinin öz akrabası vardı orda ,kimilerinin ticari ilişkileri, yapılı binaların yarısından fazlası kullanılamaz halde milyonlarca insan gücünü savaşla göçle kaybetti Suriye.
 
Konuşmak dışında hiçbir işe yaramayan takım elbiseli analistlerin söylemiyle en az 30 yılda eski haline dönebilir bu ülke.Daha önceki tüm savaşlardan bir farkı var bu savaşın  gelişmiş teknoloji sayesinde savaşın çok vahşi yüzünü ne yazık ki yüklenen videolardan ,fotograf karelerinden herkesin görebiliyor oluşu. Ama durun bir dakika bize daha ilk okulda ne öğretilmişti savaş zorunda olmadıkça bir cinayet değil miydi?
 
Gerçi eğitim sistemi allak bulak, yamalı bohçaya döndü.Bu vahşete herhangi bir şekilde dur demeyen ve hatta katkıda bulunan, sam amcanın bölge insanına demokrasi ve özgürlük !!!! getirmesine gönüllü destek veren ağızlarından tükmükler saçarak savaş naraları atanların hem bu dünyada hem ahirette sorumlu olduğunu tekrar tekrar belirtmek isterim.
 
Şehirde hava sıcak nemli, Tarsus gibi.Açılan çevre yolu ulaşıma rahatlık getirmiş. Antakya müzesinin taşınma işlemleri devam ediyor,bir çok mozaiği bu nedenle ziyaret edemiyorsunuz. Armutluya geçiyorum  sokak sakin görünüyor, tüm  trafik lambaları ve reklam panoları tahrip edilmiş olaylar şimdilik dinmiş görünüyor, kafamı çevirdiğim anda duvarda  şöyle bir yazı” Abdullah Cömert bizim onurumuzdur,hesabı sorulacaktır.
 
”Anlıyorum  ki Hataylılar kolay kolay bu işin peşini bırakmayacaklar.Oradan harbiyeye geçiyorum Harbiye’nin o dünyalar güzeli şelalesinde yürürken mozaik şelalesinin önünde  bu yazınında ana fikrini anlatan bir afiş:
 
”REYHANLI’NIN ACISI BİZİMDE ACIMIZDIR.BU SALDIRIYI ŞİDDETLE KINIYORUZ.BİZ MOZAİĞİN YAN YANA DİZİLMİŞ AYRILMAZ TAŞLARIYIZ! O PİS ELLERİNİZİ BU ŞEHRİN ÜZERİNDEN ÇEKİN.BU KİRLİ SAVAŞA ALET OLMAYACAĞIZ.BURADAKİ HALK DİN ,DİL ,IRK,RENK NE OLURSA OLSUN KARDEŞTİR.SAVAŞA HAYIR.”
 
Yöneticilerimizin 3 ay önce Türkiye’deki yaşanan sokak hareketinin neden Çukurova bölgesinde destek gördüğünü tekrar tekrar düşünmesini tavsiye ediyorum.Özellikle bir ırk ve ya mezhep savaşı çıkartmak isteyenlere bunun üzerinden politika yapanlara çukurovalıların cevabının çok ağır olacağını belirtmek isterim.
 
Son sözü vatansever olduğu için adı pornografik fıkralara malzeme edilen Namık Kemal ile bitirmek istiyorum
 
  "Ölürsem görmeden millette ümid ettiğim feyzi; Yazılsın seng-i kabrime vatan mahsûn ben mahzûn"
 
Sevgi ve SAĞLIKLA kalın.